30 Ekim 2013 Çarşamba

Zamanın içindeki gözler



Sahibi olan bedenin arkasında duran bir çift göz. Rahatsız ediyor onu, nedenini bilmeden. Karanlıkta parıldıyor ama gücü her an bitecekmiş gibi. Sorsan belkide savaş açacakmış gibi. Sonra bütün bedenim donmuş şekilde sadece gözleriyle arıyor bir çift gözü. Bulamıyor. Belki de savaşacak gücü kalmamıştı. Belki de artık görmeye dayanamıyordu, başka bedenlerde. 

Pişman oldu sonra. Gitmeseydi keşke. Keşkelerle avunacak hale getirmeseydi. Suçlusu kimdi? Yapamıyordu ve başka bedenlere meydan okuyamıyordu. Denizdeki dalgalar kadar bitmeyecek bir öfke. Bir o kadarda yağmur damlalarının koskoca okyanusta sakince karışması kadar masumdu.

O kadar masum muydu? Ne bekliyordu ki. Geriye baktığında o vardı o. Hani hiç unutamadığın var ya, o vardı işte. Şimdi söyle, unutmayıp kalpte yaşatan ben mi? yoksa unuttuğunu sanıp umursamazca yaşamaya devam eden sen mi? Bu kadar acımasız olabiliyor işte bazen zaman. Ne kadar unutmak istesen de unutamıyorsun. Her bedenin arkasından çıkıveriyor bir çift göz. Meydan okuyor sana sonra tekrardan kaybolup gidiyor. Ama yine de akıyor zaman. 

Zaman. Her şeyin ilacıdır. Ne kadar klasik bir söz. Uzun zamandır, kısacık bir zaman, göstermedi bile onu. Ne kadar da hasret kalabiliyor gönül ona. Koskoca zaman, hiç mi yaraları sarmaz. Sorsan her şeyin ilacı. Zaman onsuz acıdır acı. Zamanında yapamadı, şimdi mi yapacak zaman. İlla derdin mi olması lazım zamanın değerini anlayıp yaralarımızı sarması için ya da illa yaramız mı olması lazım zamanın ilaç olabilmesi için. Zaman her şeyin mutluluğu olsa her zaman. Zaman hiç yara sarmasa şu gönlüme. Çünkü gönül ne onun dert olmasını ister ne de tekrar ilaç olmasını. Gönül hep onda kalmak ister.

28 Ekim 2013 Pazartesi

sevişmeden önce

Karanlığa boğulmus gecenin aydınlığa savaş açmış yüzün,
ne kadar da hırslı duruyorlar karşımda.
Tüm çıplaklığıyla sunulmuş olsa da
Örtüyordu tüm mahremiyetini, düşüncelerin ve hiserin.
Umarsız tavırlarla yaklaştığın bedenime sımsıkı sarılmıyordu ruhun.
sahibinden çalınmış bir mücevher gibi,
tüm şehvetiyle yansıyordu gözlerime.
Dur ne olur yaklasma!
Bedenin karşımda ama ruhun firarda
Görmek istemiyorum kara gözlerindeki meydan okuyan parıltıyı
Zira bu bana değil başkasına duydugun nefretin bedeli.
Ne kadar istiyorum desen de
anlamı yok
içi boş ısıtmaya muhtaç bedenlerin aşksız buluşmasına.