6 Şubat 2014 Perşembe

Rıfat'ın Öyküsü 2



Suskunluk Deniz'in canını sıkmıştı. Rıfat içindekilerini dışa vurmak istemiyordu. Bu güzel planı berbat etmek istemiyordu. Aslında berbat edebilirdi. Çünkü buna hakkı vardı ve istese şu anda gitmekten vazgeçebilirdi. Söyleyemedikleri boğmaya başlıyordu artık Rıfat'ı. Bağırıp çağırmak, ona korkusuzca sevdiğinin yanında, Mete'ye aşık olduğunu söylemek istiyordu. Rıfat'ın anlamsız bakışları sırasında "Mete, sana söylemek istediğim bir kaç şey var. Ben bu planı yaparken tamamen senin hassasiyetine göre davrandım. Önce baş başa olacağımızı sanıyordum. Ama şimdi de bana hiç söylemeden ortak planımıza bir şeyler ekliyorsun. Ben daha farklı bir kamp hayal ediyordum" derken, Mete sözünü keserek "Nasıl yani? Anlamadım? Nasıl bir şey hayal ediyordun ki?" sorularla dolu cümleleriyle daha da zora sokuyordu işi. Rıfat sanki tüm enerjisini, heyecanını yitirmiş ve yorgun bir şekilde "Bak, Mete, şu an yeri değil ama, ben, şey... Bilmiyorum... Kafam çok karışık!" dedi. Mete şaşkın bir şekilde "Rıfat ne oluyor? Neyin var? Bir şey olmuşta söyleyemiyor gibisin?" diyerek Rıfat'ı anlamaya çalışıyordu ama ondan hoşlandığı aklının ucundan bile geçmiyordu. 

Deniz olayı anlar gibiydi ama olaya dahil olmayıp izlemeyi tercih etti. Rıfat Mete'nin gözlerinin içine bakarak tüm cesaretiyle "Mete, ben. Ben senden hoşlanıyorum." dedi. Dudakları titremeye gözleri dolmaya başladı. Kalbi heyecandan daha çok atması gerekirken yavaşlamaya başladı. Hayat durmuştu sanki. Bedenini kaldıramıyordu sanki. Üstündeki sırt çantası ona ağır gelmeye başlamıştı. Yükünü hafifletmek için yavaşça çantasını yere bıraktı. Mete ile arasında hafif esen meltem rüzgarı, bir de parlaklığını yitirmiş güneş ışığı vardı. Mete'ye sımsıkı sarılmak istiyordu. "Keşke sarılsa..." dedi içinden. "Her şeye rağmen şu an sadece beni istese. Bana aslında beni sevdiğini söylese. Hep birlikte olsak ve kocaman kucaklaşsak..." diye devam etti. Mete ile Deniz şaşkın bir şekilde birbirlerine bakarken Rıfat "Şaşırmana gerek yok. Ben senden ilk tanıştığımız andan beridir sana aşığım. Ama bunu sana bir türlü söyleyemedim. Bu kampta baş başayken sana her şeyi açıklamayı planlıyordum. Ama sen her şeyi mahvettin. Şimdi mutlu musun çocuk!?" dedi. Sonra her şey yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Garip bir şekilde gözleri flulaşmaya başladı. Bir şeyi göremiyordu.

Sonra çok uzaklardan gelirmişçesine sesler duymaya başladı. Ses git gide yaklaşıyordu. "Rıfat...Rıfat cevap versene." Rıfat birden silkindi. Bu iç sesiydi. "Rıfat aklından neler geçiriyorsun. Bırak şimdi onları da Mete'ye cevap versene" diye azarladı Rıfat'ı iç sesi. Mete sorusunu tekrarladı.
-Hadi gitmiyor muyuz? Çok heyecanlıyım ben.
-Evet artık yola koyulmamız lazım çok geç olmadan. Yolumuz biraz uzun 

Artık Rıfat kendine gelmişti. Yine her şeyi kalbine gömüp hiç bir şeyi yokmuş gibi davranıyordu. İçi ne kadar yansa da artık bir şey ifade etmiyordu başkaları için. Gözü Mete ve Denizden başka bir şeyi görmüyordu. Her hareketlerini belli etmeden izliyor ve kalbi daha çok acıyordu. "Neden bu kadar acı çekmene izin veriyorsun? Artık yeter?" dedi iç ses. "Başka çarem yok. Onlar yanımdayken bu imkansız. Görmüyor musun ne kadar güzel görünüyorlar. Ben kendimi onunla hayal ederken o artık başkasına ait. Kalbi onun için çarpıyor. Onun yanındayken ben önemsiz kalıyorum. Neyse daha konuşmaya gerek yok bence" deyip konuyu kapattı iç sesiyle.
Yola koyulmaya başlamışlardı. Kamp alanının bulunduğu ilçeye gidebilmek için aktarma merkezindelerdi. Tabii otobüs kampın olduğu yere kadar gitmiyordu. İlçe merkezinde inip yollarına yürüyerek devam edeceklerdi. Otobüse bindiler. Karşılıklı duran oturaklara bindiler. Mete ve deniz yan yana, Rıfat ise Mete'nin karşısına oturmuştu. Otobüs hareket etmeye başladı. Otobüs pek yoğun değildi. Sadece ön tarafta iki kişi daha vardı. Bunun rahatlığıyla Deniz ile Mete el ele tutuşmuşlardı. Rıfat her geçen dakika daha kötü oluyor ama bunu belli etmiyordu. Denize dikkatlice bakmaya başladı. Deniz'de bir şeyler seziyordu. Bir güvensizlik mevcuttu suratında. Bunun Mete'ye olan sevgisiyle alakası yoktu. Yan yana güzel dursalar da Deniz ona göre biri değildi. Bunu çok iyi sezebiliyordu. Deniz'in siyah düz kısa saçları vardı. Kaşları çatık duruyordu. Çakıl gözleri ve iri dudakları vardı. Sakalları şekillendirmişti bu ona oldukça yakışmıştı. Güneş gözlüğü başının tepesinde duruyordu. Takınca sexy bir erkek görünümü yaratıyordu. Tam Mete'ye göre maskülen biriydi. Ama yine de garip bir şeyler seziyordu ve elektrik alamamıştı.

Rıfat Mete'ye dönerek "Nasıl tanıştınız?" diye sordu. Heyecanla anlatmaya başladı Mete. "Onunla Facebook'ta tanıştık. Tabii gerçek hesaptan değil. Arkadaş önerilerinde görmüş beni eklemiş. Sonra konuştuk, tanıştık derken buluşmaya karar verdik. Geçen hafta cumartesi günü buluşmuştuk. Öğlenden geceye kadar beraberdik. Çok eğlendik Kendisi bana yemek ısmarlamıştı. Bende onu sinemaya götürdüm. Sonra sinemadan çıktık kahve içmek için Kahve Diyarına gittik. İşte ne olduysa ondan sonra oldu." Deniz araya girerek "Evet kahve içerken ondan hoşlandığımı belli etmeye başladım. Mete de olumlu bakınca daha ciddi konuşmaya başladık. Sonra Mete'ye kordonda yürüyelim mi? dedi o da kabul etti. Kordonda yürürken ona çıkma teklifi ettim." dedi ve anlatmaya Mete devam etti. "Çok romantik oldu. Onu bu yüzden çok seviyorum. Ben Kahve diyarından çıkarken bu gitmiş kalp şeklinde çikolata almış cebine saklamış. Sonra kordonda yürürken bana elimi açmamı söyledi. Sonra cebinden çıkarttığı çikolatayı benim elime koydu. Eli elime değdiğinde çok heyecanlıydım. Sonra gözlerime bakarak 'Benim bir kalbim var, onu sana veriyorum. Benimle birlikte bu eksik yanımı tamamlar mısın?' dedi bende tereddütsüzüz şekilde kabul ettim. Çok romantikti, hayatım boyunca unutamayacağım anlardan biriydi." diye sözlerini bitirdi. Rıfat iç çekerek "Evet, gerçekten romantik bir teklif olmuş. Ben olsam ben de kabul ederdim" dedi. "yalan söylüyorsun" diye haykırdı birden iç ses. Rıfat aldırış etmedi ve gülümsemeye devam etti. Deniz Rıfat'a teşekkür etti ve "Umarım en kısa zamanda sen de kalbine göre birini bulursun" dedi.

Artık son durağa gelmişlerdi. Rıfat Deniz'in son cümlesinden sonra çıldırıyordu kıskançlıktan ama belli etmiyordu. Otobüsten indiler ve kamp alanına doğru yola koyuldular. Kamp mesafesi yaklaşık bir saatlik uzaklıktaydı. Bu süre içerisinde doğanın güzelliği içerisinde kafası dağılmıştı Rıfat'ın  ufak tefek tepeleri aştılar, patika yoldan yürüdüler ve çeşitli bitkilerle karşılaştılar. Sohbet ederek yol çok çabuk geçmişti. Kahkahalar eşliğinde patikanın sonuna yaklaşmışlardı. Yolculuk beklediğinden iyi geçmişti Rıfat'ın. Birden düşündü. Bir de baş başa olsaydık neler olurdu?

Devam edecek...